Elveda sana ey harikalar ve entrikalar diyarı güzel İstanbul,
Biliyorsun, kalbim seninle çarpıyor ama sen artık o sen değilsin.
Bizans’ın entrikaları bile bu kadar vahşi ve acımasız değildi sende.
Yüreğim seninle çarpsa da, aklım “Git, git” diyor buralardan İstanbul.
Bizans’ı arar olduk liberal Osmanlı’dan sonra.
Fatih’in kemikleri sızlıyor kendisine yüklenen bunca misyon ve iftiraya.
Kur’an adına, Kur’an’ın içeriğini yaşanmaz kıldılar sende — Yezid’den de fazla.
Muhammed adına atılan bunca iftirayla nasıl yaşanır sende, İstanbul?
İmam Ali der ki: Mazlumdan doğacak zalimlerden korkun.
Mazluma unuttururlar dini, imanı; güce taptırarak zulmederler.
Unutturdular insanlığı, Kur’an’ı, Muhammed’i…
Yaşanmaz kıldılar seni, ey sahabeler diyarı güzel İstanbul.
Nice zamanlar insanlık beşiğine taht olmuşsun sen,
Nice mazlumları koruyarak baht olmuşsun sen.
Âlemi cihan olsalar da iz bırakmazlar sende.
Ama siluetini bozdular, mahvettiler seni İstanbul.
Allah şahidimdir ki mazlumum ve her türlü suçtan beriyim ben.
Hayatımda hiçbir örgüte yardım ya da yataklık etmedim, asla da etmem.
Ben hep bilgiyle, ilimle, irfanla yaşadım ve öyle yaşarım
Ama muhbirin muteber olduğu bir şehre döndürdüler seni, İstanbul.
Biliyorsun ki yüreğimin dalları — çocuklarım — sende.
Lütfen, insanlık adına onları himaye et; koru gönlünde.
Tanrı buyurdu bütün kitap sahibi peygamberlere:
“İnsanlığı koruyun, kollayın” diye…
Sen de kolla can parelerimi.
Elbet bir gün sana geri dönerim, İstanbul.
Maaruf Ataoğlu
11.10.2017